SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

BUYU’ ve İCARE BAHSİ

<< 3526 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا هَنَّادٌ عَنْ ابْنِ الْمُبَارَكِ عَنْ زَكَرِيَّا عَنْ الشَّعْبِيِّ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَبَنُ الدَّرِّ يُحْلَبُ بِنَفَقَتِهِ إِذَا كَانَ مَرْهُونًا وَالظَّهْرُ يُرْكَبُ بِنَفَقَتِهِ إِذَا كَانَ مَرْهُونًا وَعَلَى الَّذِي يَرْكَبُ وَيَحْلِبُ النَّفَقَةُ قَالَ أَبُو دَاوُد وَهُوَ عِنْدَنَا صَحِيحٌ

 

Ebû Hureyre (r.a)'den, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Sağmal hayvan rehin verildiği zaman; süt'ü, nafakası karşılığında içilir. (Binek hayvanı) rehin edildiği zaman da nafakası karşılığında sırtına binilir. Nafaka, (sütü) sağan ve (sırtına) binene aittir."

 

Ebu Dâvûd: "O bize göre sahihtir" der.

 

 

Diğer tahric: Buhari, rehn; Tirmizî, buyu'; İbn Mace, rühin (2440); Ahmed b. Hanbel, II, 228,472.

 

AÇIKLAMA:

 

Renn: Sözlükte; hapsetmek, alıkoymak manalarına gelir. Is­tılahta; alacaklının alacağını güvence altına almak için borç­ludan bir mal almasıdır. Teminat olarak alınan mala da rehn denilir. Rehn veren borçluya, "râhin"; rehn alan alacaklıya, "mürtehin"; rehn olarak ve­rilen mala da "rehn" veya "merhûn" denilir.

 

Rehnedilen mal taşınır mallardan olabileceği gibi, taşınmaz mallardan da olabilir. Ancak malın başka biriyle müşâen ortak olmaması gerekir.

 

Hadis-i şerifte; nafakası mukabilinde rehin olan sağmal hayvanın sütü­nün sağılabileceği, binek hayvanının sırtına binileceği ifade edilmektedir. Ama, süt sağma ve binmenin kimin hakkı olduğu belirtilmemiştir. Yani bu haklar esas sahibi olan râhine mi yoksa alacaklı durumdaki mürtehine mi aittir? Bu konuda bir açıklık yoktur. Bundan dolayı hadisten elde edilen hükümde âlimler arasında ihtilâf edilmiştir:

 

1- Binmek ve sağmak râhinin hakkıdır. Hattâbî şöyle der: "Nafaka, sa­ğana ve binene aittir, sözü kapalıdır. Bu sözde, binecek ve sağacak olanın râhin mi yoksa mürtehin mi olduğu açık değildir."

 

Sindî de; burada süt içecek ve hayvana binecek olandan maksadın râ-hin olduğuna işaretle şöyle demektedir: "Cumhura göre râhin rehnettiği hay­vanın sütünü içer ve ona biner. Nafakası da kendisine aittir. Hadisten maksat; râhinin malı rehin bırakması ile ondan istifade hakkının kesilmediğine işa­ret etmektir. Yani sahibi o malı rehin bırakmadan önce nasıl kullanabiliyor idiyse, rehin bıraktıktan sonra da öylece kullanabilir.

 

İbn Abdilberr: "Bu hadis; âlimlerin çoğunluğuna göre, üzerinde icma edilen asıllara ve sıhhatinde ihtilâf olmayan hadislere aykırı düşmektedir. Bu­harı ve başka âlimlerin, îbn Ömer'den rivayet ettikleri, "Bir kimsenin hay­vanı, onun izni olmadan sağılamaz." hadisi bu hadisin neshedildiğine delil­dir." demektedir.

 

Tahavî de; bu hadisin, faiz haram edilmeden önceki devirlerle ilgili ol­duğunu, faiz haram edildikten sonra ise faize benzeyen tüm muamelelerin de haram kılındığım söyler. Memedeki sütü satmak, menfaat karşılığında borç vermek de faizin benzerlerindendir. Faizin haram kılınması ile birlikte, mürtehinin rehinden istifade etmesi de yasaklanmış olmaktadır.

 

Yukarıda da işaret edildiği üzere, âlimlerin büyük çoğunluğu hadisi bu şekilde anlamışlardır. Bunlara göre rehn bırakılan malın geliri ve nafakası sahibine yani râhine aittir. Hanefî, Şafiî ve Mâlikîlerin görüşleri bu istika­mettedir.

 

Hattâbî; İmam Şafiî'nin, Saîd b. el-Müseyyeb'den rivayet ettiği şu ha­disin de cumhurun görüşünü te'yid ettiğini söyler. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle bu­yurmuştur: "Rehn, onu rehin bırakan sahibinden menedilemez. Onun men­faati da külfeti de ona aittir." Görüldüğü gibi bu hadis açık bir surette, rehnin menfaatinin râhine ait olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Üzerinde durduğumuz hadisten, mürtehinin rehinin gelirinden faydala­nabileceği sonucunu çıkartırsak, iki yönden bu konudaki temel prensiplere zıt düşmüş oluruz:

 

a) Bir maldan, sahibinin izni olmadan istifade etmeyi caiz kılmak,

 

b) Hayvandan edilen istifade veya alınan ürünü, kıymeti değil de nafa­kası karşılığında tutmak. Hayvana yedirilen otun, sağılan süt veya edilen is­tifadenin kıymetinden daha az olması mümkündür. Bu durumda, süt veya menfaatin fazlalığı, neyin karşılığında olacaktır? Bu faizdir.

 

Hadisi, cumhurun izah ettiği manaya aldığımız takdirde şu hükümler de çıkar:

 

a) Rehin bırakılan malın gelirleri, rehne dahil değildir.

 

b) Rehnin devamı için, merhûnun, mürtehinin elinde devamlı olarak dur­ması şart değildir. Çünkü Öyle olsa İdi, râhinin hayvana binmesi mümkün olmazdı. Ancak râhin, hayvana ancak gündüzleri binebilir, gece mürtehine

 

2- Rehin bırakılan malı, nafakası karşılığında sağmak veya binmek mür­tehinin hakkıdır. Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Râhûyeh bu görüştedir.

 

Şevkânî; bu görüşü müdafaa sadedinde şöyle demektedir:

 

"Hadiste, kimin bineceği ve kimin süt sağacağı belirtilmemiştir, onun için hadis mücmeldir deniliyor. Ama hadiste bir kapalılık yoktur; çünkü mu-rad, nıürtehindir. Zira râhinin mülkiyeti sebebiyle zaten malından istifade hakkı vardır. Hadiste ise, nafaka karşılığında faydalanmadan bahsedilmek­tedir. O halde, diğer bir rivayette de açıkça ifade edildiği üzere nafaka sebe­biyle binmek ve süt sağmak mürtehine mahsustur. Hammâd b. Seleme'nin Câmi'inde şu lafızla bulunan rivayet bu manayı te'yid etmektedir: "Bir kimse bir koyunu rehin alsa verdiği ot mikdannca sütünden içebilir. Fakat, otun parasından daha fazla süt alırsa bu ribâdır."

 

Bu hadis; ihtiyaç olduğu zaman râhinin izni olmasa bile mürtehinin re­hinden istifade edilebileceğine delildir. Ahmed, İshak, Leys, Hasen ve baş­kaları da böyle demişlerdir."

 

İbn Kudâme de: el-Muğnî adındaki eserinde Hanbelîlerin görüşünü şöyle savunmaktadır: "Hayvanın nafakası lâzımdır, mürtehinin de bu hayvanda hakkı vardır. Bazan onun hakkını alması, rehnin gelirinden ve mâlikinin va­zifesi olan bir şeyi ona niyabeten yapmakla olur. Bu; kadının nafakasını ko­casının izni almadan onun malından almasına benzer."

 

3- Bu konudaki hadis ve asılların te'lifi mümkündür. Şöyle ki;

 

Râhin, hayvanın gıdasını teminden kaçınırsa, mürtehin hayvanın sağlı­ğını korumak ve alacağının teminatını sürdürmek için hayvanı besler. Buna karşılık da sütünü içebilir, sırtına binebilir. Ancak, içilen sütün kıymeti, hay­vana yedirilen yemin kıymetinden daha fazla olmamalıdır.

 

Bu görüş Avnii'l-Ma'bud'da; Evzaî, Leys ve Ebû Sevr'e nisbet edil­mektedir.

 

Şu ana kadar, hadisin ulema tarafından anlaşılış şekli ve bundan çıkan farklı hükümleri verdik^ Taraflardan her birinin diğerlerinin delillerine iti­razları ve bunlara cevaplar vardır. Biz, daha fazla tafsilata girmek istemiyo­ruz. Ancak rehinle ilgili genel hükümlere çok öz olarak işaret etmek istiyoruz:

 

1) Rehin; alacaklının, alacağını teminat altına almak için borçludan bir mal almasıdır.

 

2) Alışveriş esnasında rehin şart koşulması akde zarar vermez.

 

3) Rehn, her türlü maldan olabilir.

 

4) Diğer akitlerde olduğu gibi, rehinde de tarafların icab ve kabulü şarttır.

 

5) Mürtehin, rehnedilen malı teslim alınca, onun damâmna girmiş olur. Dolasıyla, mal mürtehinin elinde telef olsa, onun kıymeti kadar bedel borç­tan düşer. Ancak, rehnedilen malın kıymeti, borçtan fazla ise, bu fazlalık

 

İmam Şafiî'ye göre; merhûnun tamamı mürtehinin elinde emanettir. Do­layısıyla mürtehinin kusur ve kasdı olmadan merhûn mal telef olsa olduğu gibi râhinden gider. Mürtehinin alacağı aynen devam eder.

 

6) Mürtehin, râhinin izni olmadan merhûn maldan istifade edemez.

 

7) Borçlu borcunu ödediği zaman, mürtehin rehni iade etmek mecburi­yetindedir.

 

8) Mürtehin, rehni kendisi muhafaza edebileceği gibi, karısı, çocuğu ve hizmetçisi vasıtasıyla da muhafaza edebilir. Bir yed-i emine teslim etmesi de caizdir.

 

9) Mürtehin, rehni hakkı olmayan bir şekilde kullanırsa, onu gasbetmiş gibi dâmin olur.

 

10) Rehnin korunduğu binanın, koruyan bekçinin ve güden çobanın ücreti mürtehine aittir. Rehinin beslenmesi (nafakası) ise râhinin borcudur.

 

11) Meyveli ağaç rehnedildiği takdirde meyveler de rehne dahildir. Ama, ağaç değil de sadece meyve veya tarla istisna edilerek sırf ekin rehin verilemez.

 

Rehin verildikten sonra, malda meydana gelen verimin (hayvanın yav­rusu, ağacın meyvesi gibi) rehne dahil olup olmayacağı, âlimler arasında ih­tilaflıdır.

 

Hanefîlere göre; hayvanın yavrusu ve ağacın meyvesi asılları ile birlikte rehin sayılır. Ancak daman konusunda asıl rehnedilen malla yavrusu ara­sında fark vardır. Rehnedilen mal mürtehinin damânındadır, sonradan dün­yaya gelen yavru ise emanettir.

 

Şâfiîlere göre ise; esas maldan ayrı olan ürün rehne dahil değildir.

 

12) Yed-i emine teslim edilen mal telef olsa, mürtehinin elinde telef ol­muş sayılır.

 

13) Râhin, rehni mürtehinin izni olmadan satarsa satış, mürtehinin iz­nine mevkuftur. İzin verirse satış geçerli, aksi halde geçersizdir.

 

14) Mürtehin rehni, geçici olarak iâreten râhine verebilir. Bu durumda mal, mürtehinin damânmdan çıkmış olur.

 

Aslında rehn; İslâm hukukunun en geniş konularından birisidir. Bu ge­niş konunun bu kadar dar bir çerçevede anlatılması mümkün değildir. Ama bizim işimiz hadisi anlamak ve hadisten çıkan hükme işaret olduğu için bu kadarla yetindik, konuya ana hatlarıyla ışık tutmaya çalıştık. Daha geniş bilgi edinmek isteyenler fıkıh kitaplarına müracaat etmeliler.